Marka olmak başarılı kabul edilmektir, marka olmak damga vurmaktır, marka olmak öncü olmaktır, marka olmak kopyalanmaya çalışılma mutluluğunu tatmaktır, marka olmak rekabetten sıyrılmaktır, marka olmak mutluluktur… .
Kimi yatırımcılar gün gelir marka olma hayali ile bir, iki yarı iş bileni yanına alıp kopyalama usulü ile marka olacağı zannına kapılır. Kimi yatırımcı ise diğer sektörlerdeki başarısına güvenerek zaten bu işi iyi bildiğini düşünür ve kollarını bu yolda sıvar. Ne büyük gaflettir, ne büyük hayalperestlik ve ne vizyonsuzluktur. Turizmde marka olmanın sırlarına vakıf olmadan yapılan kötü kopyalamalar ancak hızla sönen bir heves, boşa uçan balonlar ve milyonlardır. Yatırımcılar büyük reklam kampanyaları, tanıtıma dökülen servetler ile marka olunduğu düşünürler. Oysa bilmezler ki bir tesisin marka olarak kabul edilmesi ancak tüketicinin onayı ve kabulü ile olur. O da parayla satın alınamaz.
Bu yanlış yatırımcılar markalaştığını zannederek sadece buna kendini inandırır. Karşılarına müşterileri veya satın almacılar geçince balon hemencecik sönüverir ve pazarın genel teamülü içinde, olmayan markasının, olmayan artı değeri olmaksızın ticaretin öğütücü çarkları arasında öğütüverir. Satın alanın ona biçtiği değeri markası ile aşamadan vasat muadillerle aynı sepette muamele görür.
Bir düşünelim? Markalaşan turistik tesisler ve zincirler neleri farklı yapıyor?
Öncelikle markalaşan işletmeler kopya değil yaratıcılık ortaya koyabilen, yetişmiş profesyonellerden oluşan ekiplerin vizyonlarının yatırımcının vizyonu ile buluşmasıyla gerçekleşiyor. Tek tarafın iyi niyetli istek ve çabaları yetersiz kalıyor. Bu tip yatırımcı yanında görev alan profesyonellerin gelişimlerine devam edebilmeleri amacıyla her fırsatı sunuyor, eğitim giderlerinden ve vizyon geliştirme seyahatlerinden ödün vermeksizin insana sürekli yatırım yapıyor. Vizyonu besliyorlar. İşletmesini vizyon ile besliyor.
Zirveye markasını taşımış işletmelerin tümü her seviyedeki personelin gelişimine, eğitimine ve yaşam şartlarına önem veriyor. Her şeyden ve herkesten önce personelinin markaya, yöneticilere ve yatırımcıya inanması, aynı gemide olduğunun bilinci ve sorumluluğu ile işi, işletmeyi ve markayı sahiplenmesini sağlıyorlar. Markalaşmış işletmelerin çalışanları, çalıştıkları yerin adını söylerken gözleri parlıyor, göğüsleri farkında olmadan da olsa gururla kabarıyor. Çalışanların çocukları mahallede oynadıkları arkadaşlarına anne ve babalarının çalıştıkları yerin ismini söylerken gururlanıyor. Çünkü biliyorlar ki ebeveynleri de gurur duyuyor. Bu tip işletmelerde çalışanlar, sosyal hayatlarında, iş dışı yaşamlarında çalıştıkları yerden duydukları mutluluk yüzlerine yansıyarak bahsederken markayı devamlı yüceltiyor, markanın her toplum kesiminde onay ve kabul görmesine katkıda bulunuyor.
Markalaşan işletmeler hizmet standardı çıtasını baştan yükseğe koyuyor. Her geçen gün o çıtayı daha da yukarı taşımak için yoğun çaba harcıyor. Damgasını sektöre vuran bu işletme veya zincir işletmeler yalnız fiziksel değil, hizmet anlamında da kendi konseptlerini yaratarak, gerektiği durumlarda maliyetlere de katlanarak yarattıkları konseptin arkasında duruyorlar. Her gördükleri kötü günde konseptlerinden ödün vererek mehter takımı misali iki ileri bir geri adım atmıyorlar. Standartlar gelişerek ve iyileşerek durmadan misafir odaklı yürüyor. Biliyorlar ki o koydukları ve yukarı taşıdıkları çıta orta ve uzun vadede onlara, kısa vadede kaybettirdiğinin kat, kat fazlasını getirecek.
Bu öncü işletmelerin yatırımcı ve yöneticilerinde her zaman güçlü empati becerisi var. Kendilerini her aşamada hedefledikleri misafir kitlesinin yerine koyarak, o kitleden denek misafirleri ağırlayarak ve onların tepkilerini ölçerek Ar-Ge çalışması yapıyorlar. Ürünlerinin ve hizmet standartlarının gelişimi için durmadan araştırıyor, yenilikler katıyorlar.
Başarı sağlamış işletmeler bir yandan da kurumsal yapısını sağlam temellere oturtmuş şirketler. Herkesin yetkisi belli, sistemli, belli düzen içinde görevini özgürce yapabildiği, sözünü özgürce söyleyebildiği, korku imparatorluğu olmayan, performansa dayalı kariyer imkânları yaratan, iş güvenliği sorunu olmayan, gayrı kanuni uygulamaların olmadığı oteller. Bu imkânları sunan tesisler tabi ki kendisini güvenli bir işletmede, süreklilik arz edecek bir işte çalışıyor olma mutluluğuna erişmiş hisseden çalışanların vizyonlarını ve çabalarını ortaya daha üretken ve gönülden koymalarını sağlıyor.
Ve belki de en önemlisi, misafirin yorum ve önerilerini istisnasız bir ciddiyet ile ele alarak, misafirin adeta otel yönetimine katılmasını, bu katılım ile de tesisle duygusal bağ oluşturmasını sağlıyorlar. Misafir yorum, öneri ve eleştirileri otelin gittiği yolun, konseptin, ürünün doğru yolda olup, olmadığı hakkında profesyonellere en önemli yol gösterici. Yorumların tüm personel ile paylaşımı ve onlarında olumlu ve olumsuz olayı tüm çıplaklığı ile görebilmesi eksiklerin düzeltilmesine, ürünün geliştirilmesine büyük katkı sağlıyor.
Evet, markalaşma her otelin, zincirin hedefi. Ancak bu öyle bir parmak şaklatmakla olmuyor. Markalaşma çok az örnekte kısa zamanda, ancak çoğu işletmede uzun soluklu bir yolculuk. Bu yolculuk vizyon, sabır ve inanç gerektiriyor.
Markalaşma sabır ve inanca yatırım yapmaya cesaret edemeyenlerin çıkacağı bir yolculuk değil. Dileriz ki, önümüzdeki yıllarda güçlü yerli otel ve zincir markaları yalnız Türkiye değil tüm dünya turizmine damgasını vursun.
Mehmet Mülayim
Genel Müdür - Limak Otel Kıbrıs